29 Ocak 2008 Salı

Ben – Bön – Tanrı

Dinle ruhum:
Bu şehrin yokuşunda
Suyundan akar gençliğim
Çok mu ilginç
Sağanak yağmur yağması bir şehre?


Sesini duy ruhum :
Tanrı yağmurdadır der vodvil
Balkonlardan sarkan ruhlar
Tanrıya iyice bir baksınlar.

İlaçlı çay

Öyle dışarılarda annem deli falan deme sakın. Danışman roller üstlen! Her şeyin rolünü yap , bir anlık şefkat yeterdi kalbimi kandırmaya ; bunun için günler belirleniyor oysa şimdi: bunlar kendim için buzlaştırdığım zamanlar. Çatlaklardan süzülen gerçeklerle kimse ilgilenemezmiş. Dümdüz ve planlı olmalıymış, bunları mı öğrenmeliyiz. Hayat biz bunları mı öğretmeli . Diyelim ki ben yanılsamayım ve hayat yanılmıyor. Belirli şeylerin belirli ilaçları vardır. Sanırım bunu da hayat söyledi.


Peki kim Alice ile birlikte çayın tutkusunu paylaşmaya cesaret edebildi?

Hayat mı?


23 Ocak 2008 Çarşamba

16 Ağustos 20007


“Geçmişe dair önsezi”

Gece
Karanlık sokak ve diğerleri.
Hissizliğim ve hiçsizliğim ard arda
Fahişelere bakıyorum.


Kalbimin aydınlık yüzüne:
-Fahişeleri seviyorum , hayatı anlatıyorlar.
“Hepsi cehenneme gitsin”
-Beni hissizleştirenle mi birlikte?

O sokaklarda kaybettim “O” nları
Fahişeler, barmenler
Ve
“Bana dokunma” derken;
Üzerime örtünen
Bir diğer geceyle birlikte!

16 Ocak 2008 Çarşamba

N. Zerdüşt ve İkilem

Peki söyler misin erdem , şiir ve gerçek ne?

"Ve her kim şan sahibi olmak isterse, zamanında veda etmeli şerefe, ve alışmaya bırakmalı o güç sanata, _ vaktinde ayrılmaya. Tadının ala olduğu zamanda kişi kendini yedirmeyi kesmeli : uzun süre sevilmek isteyenler bilirler bunu."

Uzun süre uzaktan sevilmek istemek. Neden isteyeyim bunu eğer benden uzak olacaksa! İsteyenler az değil biliyorum. İstemek dedin de aklıma geldi bay Nietzsche:

"erdemin, isimlerin gizine sığmayacak kadar yüce olmalı. eğer ondan söz etmeye mecbur kalırsan kekelemekten utanma. şöyle konuş ve kekele : benim için iyi budur,onu beğeniyorum.onu seviyorum.bu iyi şeye tek başıma sahip olmak isterim."

Eminim herkes bunu yapmak istiyor. Onun olmak tek başına ona sahip olmak. Benliğin kaçınılmaz isteği. Bunu isterken nasıl arkama bile bakmadan vaktinde ayrılabilirim. Bunu sen de bulamadın değil mi? Bulsaydın böyle konuşmazdın.

Bu benimkisi boşa zaman eklemek. Konuşmak sembollerle. Ve yine aklımdasın şu sözlerinle:

"ruhunuzun simgelerle konuşmak istediği her saate dikkat edin , kardeşlerim: kaynağı ordadır erdeminizin."

Haklısın büyüyorum gerçeklerimle. Konuşuyorum kafamdaki sembollerle.Ama yine ikilemdesin aziz Nietzsche.

"her sonsuz şey" bir sembolden ibarettir! ve şairler pek fazla yalan söylerler!"



15 Ocak 2008 Salı

"Köpeğim"

“Köpeğim” diyorum ama o yalnızca benim değil oradaki birçok kişinin köpeğiydi aynı zamanda. Sokağın olmayı başarabilen, birçok evin kapısında bekleyen ve de herkesin karabaşı olabilen…

Urla iskele’de babaannemin evinin orada yaşamını sürdürürdü. Babaannem kovaladıkça o bana koşardı. Uzun süre beni görmeyince ( bu ona göre bir hafta ) bütün hızıyla kucağıma atlayıp patilerini kucaklıyormuşçasına açar , bütün gücüyle bana sarılırdı.
Beni bu kadar çok seven, beni gördüğüne bu kadar sevinen bir tek o var diye düşünürdüm. ( düşüncem hala var yanlış anlaşılmasın ) Onunla kayalıklara tırmanır, delice koşma yarışı yapar ve yine birbirimize sarılırdık. Sonra biz denize girerdik o yolumuzu beklerdi. İskele’ de sabahlardık, gözleri kapansa da o da bizimle sabahlardı, gerçek bir dosttu benim için.

Yalnız çok pis bir huyu vardı. “Matrix” i önceden sezercesine bütün motorlu taşıtların arkasından koşup havlardı. Günlerden bir gün yine öyle koştu ve geri dönmedi…