25 Nisan 2008 Cuma

Write a alcohol


rakı etnik ve pahalı bir fahişedir, çarpar
tekila akdeniz dokulu oynak bi fahişedir , ilgi bekler.
votka rus bi fahişedir,çoğu zaman göründüğü gibi değildir
bira , sulu yersiz yurtsuz fahişedir berlin duvarıdır , yıkar.
tekila serseri bir şeydir, korkutur, iç yakar
serseriliğin kalbi tektir , sever ama acıtanı yoksa hafifliğinden uçar.
serseri öyledir,öyle olmamak gerekir
ruhla görünen aynı şey değildir olmak ya da olmamak bu bilinmez meseledir.
içten çıkan bazen güzel değildir,kanıtı içip içip kusmaktır.
içine girerken güzel dışına çıkarken güzel olmayabilir ; kanıtı nefret olabilir.
kafein güzeldir;renginden bellidir.
konyak ; kumral panların rengini hatırlatır , bir kara parçası gibi görünen...

13 Nisan 2008 Pazar

Yaşam


Soğuk yüzüne çarptı, rüzgarlı.Gökyüzü parlaktı.İyi hissetti ama çok geç.Düşünmekten kaçmak mı onu kovalamak mı seçim yapmalıydı. “Phoenix” i aldı eline, ama bu acı verirdi düpedüz. Bıraktı. Ellerine baktı. Benim bu ellerim benim bu ellerim ne olacak? dedi kendine. Eline aldığı törpüde hayatın anlamın aradı.Kadındı.Kadın olmalıydı. Soyut düşünmek saçmaydı, başlangıcı bulmak çözümsüz. Ellerini törpülemeye başladı.Bu güzel bir şeydi. Bu yaralar ,bunlar iyileşmeliydi. Televizyonu açtı,. National Geographic’ te karar kıldı. Önceden belliydi o kanalı açacağı. Bir yandan ellerini törpülüyor. Bir yandan da yeni başlayan bir belgesel gördüğü için seviniyordu.Belgeseli izleyerek devam etti törpülemeye:
“Dünya sanılanın aksine yoktan değil bakterilerden ve gazlardan oluşuyor.Evrim teorisi gerçek değil, maymundan değil, bakterilerden geliyoruz. Önce bir kolunu aç , diğer elini de burnuna koy. Omzunda bakteriler. Daha aşağıya geliyoruz. Dirseklerimizde diğer canlılar, dinozorlar. Bileğimize doğru gelirken biz, bitkiler, hayvanlar…Elleriniz , eller önemli! Parmaklarınızdan aşağı süzülen tırnaklarınız. Elinizde de bir törpü .Tırnaklarınızı törpülüyorsunuz. Şimdi yaşamı anladınız mı? Yaşam tırnaklarınızı törpülemektir.”
Bir süre orada öylece duraksadı. İnanamasa da yaşam devam ediyordu. “Phoenix” e geri döndü. Lawrence’ ı dinlemek istedi. Rasgele:
“Canlı ben olan her şey bendir.Elimin her noktası canlıdır.Yalnız tırnaklarım, benle cansız evren arasındaki o küçük on silah, canlı benle kalemim gibi benim kendi anlamımda canlı olmayan şeyler arasındaki sınırı aşar.”
Bunlar bile canlı olmasına,şaşkınlığına yetmiyor. Simsiyah bir yorgan yok , gökyüzü bile o parlaklekelerle dolu.Uykularla olacak şey değil.Siyah bir yorgan yokmuş iş mi bu?


Bunlar bile canlı olmasına,şaşkınlığına yetmiyor. Simsiyah bir yorgan yok , gökyüzü bile o parlaklekelerle dolu.Uykularla olacak şey değil.Siyah bir yorgan yokmuş iş mi bu?